Kolon (bağırsak ) Kanseri Tedavisi
Bağırsak kanserinin tedavi yöntemleri
Genellikle cerrahi, Kemoterapi ve/veya radyasyon (ışın) tedavisi ile tedavi edilir. Biyolojik tedavi gibi yeni tedavi yaklaşımları ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Bir hasta için bu tedavi şekillerinden biri veya birkaçının kombinasyonu gerekebilir.
Cerrahi, kalın bağırsak kanseri için en sık kullanılan tedavi şeklidir. Ameliyatın tipi hastalığın yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Hastaların çoğunda bağırsakların bir kısmının alınması (partial colectomy) şeklinde bir yöntem uygulanır. Bu operasyonda cerrah kalın bağırsakların kanserli kısmı ile birlikte onun çevresindeki bir miktar sağlam dokuyu çıkarır. Cerrahi, sıklıkla erken evre bağırsak kanserlerinde gerekli tek tedavi şeklidir.
Genelde tümör çevresindeki lenf nodlarını da çıkarmak kanserin evresi konusunda yardımcı olur. Patoloji uzmanları bu lenf nodlarını mikroskop altında inceleyerek onlara kanserin bulaşıp bulaşmadığını tespit ederler. Eğer kanser bu lenf düğümlerine sıçramışsa, vücudun diğer bölümlerine de sıçramış olması muhtemeldir ve bu durum daha fazla tedaviyi gerektirir.
Çoğu vakada cerrahlar, kalın bağırsakların tümörlü kısmını çıkardıktan sonra sağlam kısımlarını birbirine bağlarlar. Cerrahi uygulamanın bu kısmı “anastamoz” olarak adlandırılır. Eğer kalın bağırsakların sağlam kısımları birbirine bağlanamazsa cerrah “kolostomi” denilen bir işlem uygulayarak, karın duvarında kalın bağırsak içeriğinin dışarı atılmasını sağlayan bir delik açarak bağırsakları buraya bağlar. Hasta bu deliğe bir torba takarak gaitanın bu torbada birikmesini sağlar. Kolostomi geçici veya kalıcı olabilir.
Geçici kolostomi; daha alttaki bağırsak kısmının cerrahi işlem sonrası iyileşmesi için geçici süre kullanılır. Daha sonra ikinci bir ameliyatla cerrah sağlam bağırsak kısımlarını birbirine bağlar ve kolostomiyi kapatır. Hastaların bağırsak fonksiyonları normale döner.
Kalıcı kolostomi; kanser rektumda ise gerekli olabilir. Kanserli bölgesi kolonun daha aşağısında olan az sayıdaki hasta için kalıcı kolostomi gerekebilir. Hastaların yaklaşık %15 kadarı için kalıcı kolostomi gerekir.
Kolostomiye uyum sağlamak zaman almasına rağmen hastaların çoğu normal yaşamlarına dönebilirler. Bir hemşire veya kolostomi bakımı konusunda deneyimli bir uzman hastalara kolostomi bakımını ve normal aktivitelere devam etmenin yollarını öğretir.
Hastanın cerrahi öncesi doktoruna sormak isteyebileceği bazı sorular:
• Ne tür bir Ameliyat olacak?
• Daha sonra ne olacak? Ağrım olacak mı? Siz bana nasıl yardım edeceksiniz?
• Kolostomi gerekecek mi? Geçici mi, kalıcı mı olacak?
• Hastanede ne kadar kalacağım?
• Özel bir diyetim (perhizim) olacak mı? Bana diyeti kim verecek?
• Ne zaman düzenli işime dönebilirim?
• Ek bir tedavi gerekecek mi?
Kemoterapi, kanser hücrelerini öldüren ilaçların kullanılmasıdır. Kemoterapi cerrahi işlemin uygulanmasından sonra bazen hastalığın yayılmasını önlemek için verilir. Bu ek tedavi “adjuvant kemoterapi” olarak adlandırılır. Kemoterapi yeni tümörlerin oluşmasını önlemek veya tamamen çıkarılmayan tümörlerde onların oluşturduğu şikayetleri ortadan kaldırmak için verilir. Doktor tek bir ilaç veya birkaç ilacı birlikte kullanabilir.
Kemoterapiyi yalnız bu konuda özel eğitimi olan hemşireler verir. Kemoterapinin verilme sayısı kür diye ifade edilir (1. kür, 2. kür gibi) ve genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 Günde bir tekrarlanarak verilir. Kemoterapi çoğunlukla damardan Sıvı şeklinde ayaktan tedavi merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel durumundaki bozukluk , verilen ilaçlar veya ilaçların veriliş şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları gerekebilir. Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji polikliniğinde kontrol edilirler.
Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri istenir. Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir. Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların verilmesinde hastanın yaşı ve genel durumu da önemli rol oynar.
Kemoterapi “sistemik bir tedavidir”, yani ilaçlar kan akımına karışır ve tüm vücuda dağılır.
Klinik çalışmalarda araştırmacılar kemoterapi ilaçlarını sadece tedavi edilecek bölgeye uygulamanın yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. Karaciğere yayılmış kalın bağırsak kanseri için ilaçlar kan damarları yolu ile direkt karaciğere verilebilir (Bu tedavi “intrahepatic kemoterapi” olarak adlandırılır). Genelde bir kimse kemoterapi ilaçlarını hastanede, doktor muayenehanesinde veya evde alabilir. Bu hangi ilaçların verildiğine ve hastanın genel durumuna bağlıdır. Kısa süreli hastanede kalmak gerekli olabilir.
Radyasyon tedavisi, (ışın tedavisi veya radyoterapi olarak adlandırılır) yüksek enerjili ışınların kanser hücrelerine zarar vermesi ve onların büyümesini önlemesi ilkesine dayanır. Cerrahi tedavi gibi ışın tedavisi de bölgesel bir tedavidir. Sadece tedavi edilen bölgedeki kanserli hücreleri etkiler.
Radyoterapi bazen cerrahi öncesi tümörü küçülterek daha kolay alınmasını sağlamak için kullanılabilir. Daha sık olarak cerrahi sonrası bölgede kalan kanserli hücreleri yok etmek için kullanılır. Cerrahi ile çıkarılamayan tümörlerde oluşan ağrı veya diğer belirtileri ortadan kaldırmak için de kullanılabilir. Radyoterapi genelde ayaktan hastanede veya haftada 5 Gün süreyle klinikte yatarak birkaç hafta süresince verilebilir.
Araştırmacılar radyoterapi uygulamanın daha etkin yollarını araştırmaktadırlar. Örneğin cerrahi öncesi ve sonrası radyoterapi uygulamanın (sandwich tekniği) yararlarını veya cerrahi süresince radyoterapinin uygulanması araştırılmaktadır. Doktorlar yayılmamış rektum kanserlerinde tek başına (cerrahi uygulamaksızın) radyoterapi kullanımını da araştırıyorlar.
Biyolojik tedavi, vücudun savunma sisteminin harekete geçirilerek kanser hücrelerinin yok edilmesine yardımcı olmasının sağlanmasıdır. Bazı hastalarda biyolojik tedavi kemoterapi ile birlikte kullanılabilir veya cerrahi sonrası adjuvant tedavi olarak kullanılabilir. Klinik çalışmalarda yeni biyolojik tedavi tipleri kullanılmaya başlanmıştır. Hastaların bazı biyolojik tedavi türlerini alabilmek için hastanede kalmaları gerekebilir.
Uygulanan kemoterapötik ilaçların sadece kanser hücrelerini etkilemesini sağlamak zordur. Sağlıklı dokuların da zarar görmesi nedeniyle tedavi istenmeyen yan etkilere neden olabilir.
Kanser tedavisinin yan etkileri kişiden kişiye ve tedaviden tedaviye değişiklik gösterebilir. Doktorlar bu yan etkileri en aza indirmeye çalışırlar. Bu yüzden doktorun tedavi sırasında ve sonrasında oluşabilecek sağlık problemlerini çok iyi bilmesi gerekir.
Kolorektal kanserde uygulanan cerrahi tedavi ve açılan kolostomi, hastalarda geçici kabızlık ve ishale neden olabilir. Doktorlar oluşan bu problemleri en aza indirmek için diyet veya çeşitli ilaçlar önerebilirler. Ameliyattan sonra ağrısı olan hasta mutlaka bunu doktoruna söylemelidir. Böylece doktoru tarafından verilecek ilaçlarla, oluşan ağrı giderilecektir.
Ameliyat sonrasında yaranın iyileşmesini sağlamak için fizik aktivitenin kısıtlanması gerekmektedir. Kolostomili hastalarda, kolostomi çevresindeki deride hassasiyet oluşabilir. Doktor ve hemşireler hastaya kolostomi bölgesinin bakımı ve temizliği konusunda bilgi vererek bu hassasiyetten ve infeksiyondan bölgeyi korurlar.
Kemoterapi
Kemoterapi alan hastalar her kemoterapiden yaklaşık bir hafta kadar sonra medikal onkoloji polikliniğinde doktor kontrolünden geçmelidir. Bu kontrolde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, kemoterapinin yaptığı yan etkiler değerlendirilerek gerekirse ilacın dozunda yeniden ayarlama yapılır.
Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca göre değişir. Genel bir kural olarak kemoterapi hızla çoğalan hücreleri etkiler. Kanama sırasında pıhtılaşmayı sağlayan, hastalıklara karşı savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara Oksijen taşıyan kan hücreleri hızlı çoğalan hücrelerdir.
Bu kan hücreleri kemoterapi aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası kanama olabilir. normalde vücudumuza girdiklerinde savunma sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar kemoterapi sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığından kolaylıkla ateşli hastalıklara yakalanmamıza neden olabilirler.
Bu dönemde yıkayarak yediğimiz çiğ sebze ve meyveleri (örneğin salata gibi) en az 10 gün kadar yemekten kaçınmalısınız. Bu dönemde çevredeki insanlardan mikrop kapmamak için kalabalık ortamlarda bulunmaktan da kaçınmalısınız.
Unutmayınız ki bu yasak meyve ve sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze veya meyvenin üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan kaçınmak içindir. Yiyeceklerinizin bu zaman dilimi içinde pişmiş olmasına dikkat ediniz. Eğer 38.50C in üstünde, bir Saati geçen ateşiniz olursa mutlaka doktorunuza ulaşınız. Ateşiniz var ve kan hücreleriniz kan sayımında düşük bulunursa Antibiyotik tedavisi almanız gereklidir. Kan hücrelerinizin sayısında meydana gelen bu azalma bir hafta ila 10 gün içinde kendiliğinden geçer ve hücreler normal sayılarına ulaşır.
Bir başka hızlı çoğalan hücre grubu sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür. Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma, ishal ve ağız yaraları gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Bu yan etkiler kısa sürelidir, hastaların şikayetleri bir sonraki kemoterapi başlamadan önce geçmiş olur. Kemoterapinin bahsedilen bu yan etkilerinin şiddeti hastadan hastaya değişir.
Günümüzde modern kemoterapilerle uzun, kalıcı yan etkilere rastlamak nadirdir. Ancak bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerinde olumsuz etkiler yapabilir, bu tür ilaçları kullananlarda doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediğini anlamak için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta değildir. Bazı kanser ilaçları yumurtalıkları etkileyerek yumurta hücrelerini öldürürler, böylece yumurtalıklar kadınlık Hormonu olan östrojeni üretemez ve hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekleşir yada durabilir ve bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın üzerinde kemoterapi ile meydana gelen kısırlık kalıcıdır. Daha genç hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra normale dönebilir.
Kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine ve dışarıdan bakıldığında gözle fark edilebilir hale gelmesine neden olabilirler. Kemoterapi alırken veya aldıktan sonraki gün ilacı aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza haber vermelisiniz.
Kemoterapi alırken herhangi bir nedenle ağrı kesici kullanmanız gerekirse doktorunuza danışınız. Çünkü bazı ağrı kesiciler vücuttaki kan hücrelerinde sayıca veya işlevce azalmaya neden olabilirler. Bunun dışında kalp, akciğer ve böbrek hastalığınız için kullandığınız ve hayati önemi olan ilaçlarınıza kemoterapi süresince devam edebilirsiniz. Kullanmak zorunda olduğunuz bu ilaçları doktorunuza yaptığınız ziyaretlerde göstererek bir sakınca olup olmadığını sormanız uygun olur.
Işın Tedavisi
Karın bölgesine ışın tedavisi alan hastalarda bulantı, kusma, ishal olabilir. Kolorektal kanserlerde uygulanan ışın tedavisi pelvik bölgede kılların dökülmesine neden olabilir. Bu etki kalıcı veya geçici olabilir. Tedavi sırasında deri kızarabilir, kuruyabilir, hassaslaşabilir ve kaşınabilir. Hastalar dar giysilerden kaçınmalı, pamuklu giysileri tercih etmelidirler. Doktor önerisi olmadan deriye kesinlikle losyon veya krem sürülmemelidir. Işın tedavisi sırasında hastalar kendilerini çok yorgun hissederler. Özellikle tedaviden haftalar sonra bile bu durum devam edebilir. Bu süreçte hastalar olabildiğince dinlenmekle beraber hastalar normal aktivitelerinden uzaklaşmamalıdırlar.
Biyolojik Tedavi
Biyolojik tedavinin yan etkileri çok çeşitli olmakla beraber sıklıkla grip benzeri bir durum, titreme, ateş, halsizlik, bulantı, kusma, ishal bazen de döküntüler oluşabilir.
Diğer Yan Etkiler
Kanser iştah azalmasına neden olabilir. Bazı hastalarda ağızda tatsızlık oluşur. Çoğunlukla tedavilerin yan etkileri olan bulantı, kusma ve ağızda yaralar hastanın yemek yemesini güçleştirir. Fakat beslenme çok önemlidir. Öğünler mutlaka yeterli kalori ve Protein içermelidirler. Böylece kilo kaybı ve dokuların kendini tekrar tamir etmesi sağlanabilir.
Tedavi alan hastalar, düzenli ve yeterli beslenirlerse kendilerini daha enerjik ve iyi hissedeceklerdir ve ilaçların yan etkileri daha az görülecektir.
Bazen kolorektal kanser tedavisi hastaların cinsel yaşamını etkileyebilir. Ameliyat sırasında bazı sinirlerin ve damarların tedavi nedeniyle zarara uğraması sonucu geçici veya kalıcı impotans oluşabilir. Karın bölgesine uygulanan ışın tedavisi de bazen erkeklerde sertleşme problemlerine yol açabilir. Kolorektal tümörler için ameliyat uygulanan kadınlarda da cinsel sorunlar oluşabilir. Işın tedavisi de geçici olarak vaginada kuruluk ve hassasiyete neden olabilir. Doktorlar ve hemşireler bu sorunların giderilmesine yönelik önerilerde bulunabilirler.
Tedavi sırasında ve sonrasında cinsel yaşamınıza eskiden olduğu gibi devam etmenizde bir sakınca yoktur. Kemoterapinin yumurtalık hücreleri üzerinde olan mutajenik (bebekte ciddi anormallikler olabilmesi) etkileri nedeni ile tedavi süresince gebeliği önlemek için doğum kontrol yöntemlerinden biri tercih edilmelidir. Verilen kemoterapi ilaçlarının çoğu yumurtalıkların çalışmasını bozar ancak bu etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir.
Tanı sonrası tedavi planı ile yaşadığınız fiziksel ve ruhsal sıkıntılar, hastalığa veya tedaviye bağlı yorgunluk, halsizlik hissi, cinsel yaşamınızın, istek ve heyecan duyma gibi duygularınızı etkileyebilir. Cinsel yaşamınız ile ilgili bu tür sorunlar, bu dönemde yaşadığınız ve tedavi sonrası geçen diğer sorunlar gibi zaman içinde geçecektir.
Kolostomili hastaların cinsel yaşam konusunda özel bir kaygıları vardır. Cinsel birlikteliğe hazır olmadan önce kolostomiye alışmaları zaman alabilir. Bazı hastalar bu durumu onların düşüncelerini ve duygularını anlayan bir eşle, arkadaşla veya kaygılarını giderecek bir terapistle paylaşabilirler. Enterostomi uzmanları hastaların cinsel yaşamlarında kolostomiye uyum sağlamalarına yardımcı olabilir. Onların cinsel yaşamlarının devamı için bir takım tedbirler alıp, önerilerde bulunabilir.
Cinsel yaşamınıza yönelik kaygılarınız olduğunu ve bu konuda yardım almak istediğinizi tedavi aldığınız kemoterapi ünitesindeki doktor ve hemşirelere belirtmekten çekinmeyiniz .
izlem
Kolorektal kanser tedavisinden sonra hastaların düzenli takibi çok önemlidir. Kanser aynı veya komşu bölgede tekrar ortaya çıkabilir veya vücudun başka bir yerine yayılabilir. Doktorlar hastalarını yakından takip ederek kanserin geri gelmesi durumunda mümkün olan en kısa sürede onu tekrar tedavi edecektir.
Takipte fizik muayene, gaitada gizli kan testi, sigmoidoskopi, kolonoskopi, göğüs röntgeni, çeşitli kan testleri ve CEA ölçümü yer alır. Sıklıkla ameliyattan önce hastaların CEA düzeyleri yüksektir ve ameliyatla tümör çıkarıldıktan sonra haftalar içinde normalleşir. Eğer CEA düzeyleri tekrar yükselmeye başlarsa, bu kanser geri geliyor anlamına gelebilir. Bu arada diğer testlerde yapılmalıdır. Çünkü bu yükselme kanser dışında diğer nedenlerle de olabilir.
Kolorektal kanserle ilgili kontrollerin yapılması sırasında hastalar diğer kanser tipleri açısından da kontrol edilmek isteyebilirler. Kalın bağırsak kanseri olan kadınlarda meme, yumurtalık ve rahim ağzı kanserlerinin gelişme riski artmıştır. Erkeklerde ise Prostat Kanserinde artış görülür.
Kanser tedavisi gören hastaların az bir kısmında yıllar sonra da yan etkiler görülebilir. Hastalar olabilecek bu yan etkiler konusunda da doktorlarıyla konuşmak isteyebilirler. Böylece hastalar düzenli kontrollere devam ederler ve herhangi bir problem ortaya çıkar çıkmaz doktora haber verirler.
Nedenler ve Korunma
Kolorektal kanser en sık kanserlerden biridir. Kolorektal kanser oluşumu tek bir sebebe bağlanamaz. Çeşitli faktörler kolorektal kanser oluşumunda rol oynayabilir. Kanser bulaşıcı değildir. Bazı insanların kolorektal kanser olma riski diğerlerinden daha fazladır. Aşağıdaki durumlarda risk artmıştır:
Polipler: Çoğu (hemen hemen hepsi) kolorektal kanser, bağırsak poliplerinden gelişir. Polip selim bir oluşumdur fakat bazen kansere dönüşebilir. Poliplerin alınması kanser oluşumunu önlemede en önemli yoldur.
Yaş: 50 yaşın üstü kolorektal kanser riskinin arttığı yaş grubudur.
Aile öyküsü: Yakın akrabalarda bağırsak kanseri bulunması kanser oluşum riskini artırır. Hatta bazı tip kolon kanserleri ailesel geçiş gösterir.
Familial polipozis: Bu kalıtsal hastalık kalın bağırsaklarda yüzlerce polip oluşumu ile kendini gösterir. zamanla bu polipler kansere dönüşebilirler. Tedavi edilmemiş “familial polipozis”li hastalar mutlaka bir süre sonra kanser olurlar.
Diyet: Diyetlerinde yüksek yağ, düşük meyve ve sebze ve düşük posalı gıdalar alanlarda kolorektal kanser görülme riski daha fazladır.
Ülseratif kolit: Bu hastalık bağırsağın iltihabi bir hastalığıdır. Bu hastalarda diğer insanlara göre bağırsak kanseri olma riski daha fazladır.
Araştırmacılar bazı faktörlerin de kanser oluşumunu arttırdığını düşünmektedirler. Örneğin şehir yaşamının kanser oluşumunu arttırdığı düşünülmektedir. Siyah ırkta Kolon Kanseri, beyaz ırkta da rektum kanseri görülme sıklığı fazladır.
İnsanlar bağırsak kanseri olma risklerini azaltabilirler. Örneğin bağırsaklarında polip saptanan birisi doktoru ile görüşerek onun alınmasını sağlayabilir. Yeme alışkanlıklarını değiştirip daha az yağlı yiyecekler yiyebilirler. Fazla yağlı yiyecekler; et, yumurta, kurutulmuş yiyecekler, yemeklerde ve salatalarda kullanılan yağlardır. İnsanlar yiyeceklerindeki posa miktarını artırabilirler. Posalı yiyecekler; kepekli Ekmek ve tahıllardır. Bu konuda diyet uzmanları size yardımcı olabilir.
Sonuç olarak özellikle 50 yaş üzeri insanların bağırsak kanseri konusunda risk durumlarını doktorları ile görüşüp, onların uygun göreceği kontrolleri yaptırmalarında yarar vardır.
Genellikle cerrahi, Kemoterapi ve/veya radyasyon (ışın) tedavisi ile tedavi edilir. Biyolojik tedavi gibi yeni tedavi yaklaşımları ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Bir hasta için bu tedavi şekillerinden biri veya birkaçının kombinasyonu gerekebilir.
Cerrahi, kalın bağırsak kanseri için en sık kullanılan tedavi şeklidir. Ameliyatın tipi hastalığın yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Hastaların çoğunda bağırsakların bir kısmının alınması (partial colectomy) şeklinde bir yöntem uygulanır. Bu operasyonda cerrah kalın bağırsakların kanserli kısmı ile birlikte onun çevresindeki bir miktar sağlam dokuyu çıkarır. Cerrahi, sıklıkla erken evre bağırsak kanserlerinde gerekli tek tedavi şeklidir.
Genelde tümör çevresindeki lenf nodlarını da çıkarmak kanserin evresi konusunda yardımcı olur. Patoloji uzmanları bu lenf nodlarını mikroskop altında inceleyerek onlara kanserin bulaşıp bulaşmadığını tespit ederler. Eğer kanser bu lenf düğümlerine sıçramışsa, vücudun diğer bölümlerine de sıçramış olması muhtemeldir ve bu durum daha fazla tedaviyi gerektirir.
Çoğu vakada cerrahlar, kalın bağırsakların tümörlü kısmını çıkardıktan sonra sağlam kısımlarını birbirine bağlarlar. Cerrahi uygulamanın bu kısmı “anastamoz” olarak adlandırılır. Eğer kalın bağırsakların sağlam kısımları birbirine bağlanamazsa cerrah “kolostomi” denilen bir işlem uygulayarak, karın duvarında kalın bağırsak içeriğinin dışarı atılmasını sağlayan bir delik açarak bağırsakları buraya bağlar. Hasta bu deliğe bir torba takarak gaitanın bu torbada birikmesini sağlar. Kolostomi geçici veya kalıcı olabilir.
Geçici kolostomi; daha alttaki bağırsak kısmının cerrahi işlem sonrası iyileşmesi için geçici süre kullanılır. Daha sonra ikinci bir ameliyatla cerrah sağlam bağırsak kısımlarını birbirine bağlar ve kolostomiyi kapatır. Hastaların bağırsak fonksiyonları normale döner.
Kalıcı kolostomi; kanser rektumda ise gerekli olabilir. Kanserli bölgesi kolonun daha aşağısında olan az sayıdaki hasta için kalıcı kolostomi gerekebilir. Hastaların yaklaşık %15 kadarı için kalıcı kolostomi gerekir.
Kolostomiye uyum sağlamak zaman almasına rağmen hastaların çoğu normal yaşamlarına dönebilirler. Bir hemşire veya kolostomi bakımı konusunda deneyimli bir uzman hastalara kolostomi bakımını ve normal aktivitelere devam etmenin yollarını öğretir.
Hastanın cerrahi öncesi doktoruna sormak isteyebileceği bazı sorular:
• Ne tür bir Ameliyat olacak?
• Daha sonra ne olacak? Ağrım olacak mı? Siz bana nasıl yardım edeceksiniz?
• Kolostomi gerekecek mi? Geçici mi, kalıcı mı olacak?
• Hastanede ne kadar kalacağım?
• Özel bir diyetim (perhizim) olacak mı? Bana diyeti kim verecek?
• Ne zaman düzenli işime dönebilirim?
• Ek bir tedavi gerekecek mi?
Kemoterapi, kanser hücrelerini öldüren ilaçların kullanılmasıdır. Kemoterapi cerrahi işlemin uygulanmasından sonra bazen hastalığın yayılmasını önlemek için verilir. Bu ek tedavi “adjuvant kemoterapi” olarak adlandırılır. Kemoterapi yeni tümörlerin oluşmasını önlemek veya tamamen çıkarılmayan tümörlerde onların oluşturduğu şikayetleri ortadan kaldırmak için verilir. Doktor tek bir ilaç veya birkaç ilacı birlikte kullanabilir.
Kemoterapiyi yalnız bu konuda özel eğitimi olan hemşireler verir. Kemoterapinin verilme sayısı kür diye ifade edilir (1. kür, 2. kür gibi) ve genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 Günde bir tekrarlanarak verilir. Kemoterapi çoğunlukla damardan Sıvı şeklinde ayaktan tedavi merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel durumundaki bozukluk , verilen ilaçlar veya ilaçların veriliş şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları gerekebilir. Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji polikliniğinde kontrol edilirler.
Bu kontrollerde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak için bazı kan tetkikleri istenir. Her kür öncesi kan sayımının yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hemşirelere gösterilmesi gerekmektedir. Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların verilmesinde hastanın yaşı ve genel durumu da önemli rol oynar.
Kemoterapi “sistemik bir tedavidir”, yani ilaçlar kan akımına karışır ve tüm vücuda dağılır.
Klinik çalışmalarda araştırmacılar kemoterapi ilaçlarını sadece tedavi edilecek bölgeye uygulamanın yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. Karaciğere yayılmış kalın bağırsak kanseri için ilaçlar kan damarları yolu ile direkt karaciğere verilebilir (Bu tedavi “intrahepatic kemoterapi” olarak adlandırılır). Genelde bir kimse kemoterapi ilaçlarını hastanede, doktor muayenehanesinde veya evde alabilir. Bu hangi ilaçların verildiğine ve hastanın genel durumuna bağlıdır. Kısa süreli hastanede kalmak gerekli olabilir.
Radyasyon tedavisi, (ışın tedavisi veya radyoterapi olarak adlandırılır) yüksek enerjili ışınların kanser hücrelerine zarar vermesi ve onların büyümesini önlemesi ilkesine dayanır. Cerrahi tedavi gibi ışın tedavisi de bölgesel bir tedavidir. Sadece tedavi edilen bölgedeki kanserli hücreleri etkiler.
Radyoterapi bazen cerrahi öncesi tümörü küçülterek daha kolay alınmasını sağlamak için kullanılabilir. Daha sık olarak cerrahi sonrası bölgede kalan kanserli hücreleri yok etmek için kullanılır. Cerrahi ile çıkarılamayan tümörlerde oluşan ağrı veya diğer belirtileri ortadan kaldırmak için de kullanılabilir. Radyoterapi genelde ayaktan hastanede veya haftada 5 Gün süreyle klinikte yatarak birkaç hafta süresince verilebilir.
Araştırmacılar radyoterapi uygulamanın daha etkin yollarını araştırmaktadırlar. Örneğin cerrahi öncesi ve sonrası radyoterapi uygulamanın (sandwich tekniği) yararlarını veya cerrahi süresince radyoterapinin uygulanması araştırılmaktadır. Doktorlar yayılmamış rektum kanserlerinde tek başına (cerrahi uygulamaksızın) radyoterapi kullanımını da araştırıyorlar.
Biyolojik tedavi, vücudun savunma sisteminin harekete geçirilerek kanser hücrelerinin yok edilmesine yardımcı olmasının sağlanmasıdır. Bazı hastalarda biyolojik tedavi kemoterapi ile birlikte kullanılabilir veya cerrahi sonrası adjuvant tedavi olarak kullanılabilir. Klinik çalışmalarda yeni biyolojik tedavi tipleri kullanılmaya başlanmıştır. Hastaların bazı biyolojik tedavi türlerini alabilmek için hastanede kalmaları gerekebilir.
Uygulanan kemoterapötik ilaçların sadece kanser hücrelerini etkilemesini sağlamak zordur. Sağlıklı dokuların da zarar görmesi nedeniyle tedavi istenmeyen yan etkilere neden olabilir.
Kanser tedavisinin yan etkileri kişiden kişiye ve tedaviden tedaviye değişiklik gösterebilir. Doktorlar bu yan etkileri en aza indirmeye çalışırlar. Bu yüzden doktorun tedavi sırasında ve sonrasında oluşabilecek sağlık problemlerini çok iyi bilmesi gerekir.
Kolorektal kanserde uygulanan cerrahi tedavi ve açılan kolostomi, hastalarda geçici kabızlık ve ishale neden olabilir. Doktorlar oluşan bu problemleri en aza indirmek için diyet veya çeşitli ilaçlar önerebilirler. Ameliyattan sonra ağrısı olan hasta mutlaka bunu doktoruna söylemelidir. Böylece doktoru tarafından verilecek ilaçlarla, oluşan ağrı giderilecektir.
Ameliyat sonrasında yaranın iyileşmesini sağlamak için fizik aktivitenin kısıtlanması gerekmektedir. Kolostomili hastalarda, kolostomi çevresindeki deride hassasiyet oluşabilir. Doktor ve hemşireler hastaya kolostomi bölgesinin bakımı ve temizliği konusunda bilgi vererek bu hassasiyetten ve infeksiyondan bölgeyi korurlar.
Kemoterapi
Kemoterapi alan hastalar her kemoterapiden yaklaşık bir hafta kadar sonra medikal onkoloji polikliniğinde doktor kontrolünden geçmelidir. Bu kontrolde hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, kemoterapinin yaptığı yan etkiler değerlendirilerek gerekirse ilacın dozunda yeniden ayarlama yapılır.
Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca göre değişir. Genel bir kural olarak kemoterapi hızla çoğalan hücreleri etkiler. Kanama sırasında pıhtılaşmayı sağlayan, hastalıklara karşı savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara Oksijen taşıyan kan hücreleri hızlı çoğalan hücrelerdir.
Bu kan hücreleri kemoterapi aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası kanama olabilir. normalde vücudumuza girdiklerinde savunma sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar kemoterapi sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığından kolaylıkla ateşli hastalıklara yakalanmamıza neden olabilirler.
Bu dönemde yıkayarak yediğimiz çiğ sebze ve meyveleri (örneğin salata gibi) en az 10 gün kadar yemekten kaçınmalısınız. Bu dönemde çevredeki insanlardan mikrop kapmamak için kalabalık ortamlarda bulunmaktan da kaçınmalısınız.
Unutmayınız ki bu yasak meyve ve sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze veya meyvenin üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan kaçınmak içindir. Yiyeceklerinizin bu zaman dilimi içinde pişmiş olmasına dikkat ediniz. Eğer 38.50C in üstünde, bir Saati geçen ateşiniz olursa mutlaka doktorunuza ulaşınız. Ateşiniz var ve kan hücreleriniz kan sayımında düşük bulunursa Antibiyotik tedavisi almanız gereklidir. Kan hücrelerinizin sayısında meydana gelen bu azalma bir hafta ila 10 gün içinde kendiliğinden geçer ve hücreler normal sayılarına ulaşır.
Bir başka hızlı çoğalan hücre grubu sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür. Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma, ishal ve ağız yaraları gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol altına alınabilir. Bu yan etkiler kısa sürelidir, hastaların şikayetleri bir sonraki kemoterapi başlamadan önce geçmiş olur. Kemoterapinin bahsedilen bu yan etkilerinin şiddeti hastadan hastaya değişir.
Günümüzde modern kemoterapilerle uzun, kalıcı yan etkilere rastlamak nadirdir. Ancak bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerinde olumsuz etkiler yapabilir, bu tür ilaçları kullananlarda doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediğini anlamak için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta değildir. Bazı kanser ilaçları yumurtalıkları etkileyerek yumurta hücrelerini öldürürler, böylece yumurtalıklar kadınlık Hormonu olan östrojeni üretemez ve hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekleşir yada durabilir ve bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın üzerinde kemoterapi ile meydana gelen kısırlık kalıcıdır. Daha genç hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra normale dönebilir.
Kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine ve dışarıdan bakıldığında gözle fark edilebilir hale gelmesine neden olabilirler. Kemoterapi alırken veya aldıktan sonraki gün ilacı aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza haber vermelisiniz.
Kemoterapi alırken herhangi bir nedenle ağrı kesici kullanmanız gerekirse doktorunuza danışınız. Çünkü bazı ağrı kesiciler vücuttaki kan hücrelerinde sayıca veya işlevce azalmaya neden olabilirler. Bunun dışında kalp, akciğer ve böbrek hastalığınız için kullandığınız ve hayati önemi olan ilaçlarınıza kemoterapi süresince devam edebilirsiniz. Kullanmak zorunda olduğunuz bu ilaçları doktorunuza yaptığınız ziyaretlerde göstererek bir sakınca olup olmadığını sormanız uygun olur.
Işın Tedavisi
Karın bölgesine ışın tedavisi alan hastalarda bulantı, kusma, ishal olabilir. Kolorektal kanserlerde uygulanan ışın tedavisi pelvik bölgede kılların dökülmesine neden olabilir. Bu etki kalıcı veya geçici olabilir. Tedavi sırasında deri kızarabilir, kuruyabilir, hassaslaşabilir ve kaşınabilir. Hastalar dar giysilerden kaçınmalı, pamuklu giysileri tercih etmelidirler. Doktor önerisi olmadan deriye kesinlikle losyon veya krem sürülmemelidir. Işın tedavisi sırasında hastalar kendilerini çok yorgun hissederler. Özellikle tedaviden haftalar sonra bile bu durum devam edebilir. Bu süreçte hastalar olabildiğince dinlenmekle beraber hastalar normal aktivitelerinden uzaklaşmamalıdırlar.
Biyolojik Tedavi
Biyolojik tedavinin yan etkileri çok çeşitli olmakla beraber sıklıkla grip benzeri bir durum, titreme, ateş, halsizlik, bulantı, kusma, ishal bazen de döküntüler oluşabilir.
Diğer Yan Etkiler
Kanser iştah azalmasına neden olabilir. Bazı hastalarda ağızda tatsızlık oluşur. Çoğunlukla tedavilerin yan etkileri olan bulantı, kusma ve ağızda yaralar hastanın yemek yemesini güçleştirir. Fakat beslenme çok önemlidir. Öğünler mutlaka yeterli kalori ve Protein içermelidirler. Böylece kilo kaybı ve dokuların kendini tekrar tamir etmesi sağlanabilir.
Tedavi alan hastalar, düzenli ve yeterli beslenirlerse kendilerini daha enerjik ve iyi hissedeceklerdir ve ilaçların yan etkileri daha az görülecektir.
Bazen kolorektal kanser tedavisi hastaların cinsel yaşamını etkileyebilir. Ameliyat sırasında bazı sinirlerin ve damarların tedavi nedeniyle zarara uğraması sonucu geçici veya kalıcı impotans oluşabilir. Karın bölgesine uygulanan ışın tedavisi de bazen erkeklerde sertleşme problemlerine yol açabilir. Kolorektal tümörler için ameliyat uygulanan kadınlarda da cinsel sorunlar oluşabilir. Işın tedavisi de geçici olarak vaginada kuruluk ve hassasiyete neden olabilir. Doktorlar ve hemşireler bu sorunların giderilmesine yönelik önerilerde bulunabilirler.
Tedavi sırasında ve sonrasında cinsel yaşamınıza eskiden olduğu gibi devam etmenizde bir sakınca yoktur. Kemoterapinin yumurtalık hücreleri üzerinde olan mutajenik (bebekte ciddi anormallikler olabilmesi) etkileri nedeni ile tedavi süresince gebeliği önlemek için doğum kontrol yöntemlerinden biri tercih edilmelidir. Verilen kemoterapi ilaçlarının çoğu yumurtalıkların çalışmasını bozar ancak bu etkilenmenin derecesi hastadan hastaya değişir.
Tanı sonrası tedavi planı ile yaşadığınız fiziksel ve ruhsal sıkıntılar, hastalığa veya tedaviye bağlı yorgunluk, halsizlik hissi, cinsel yaşamınızın, istek ve heyecan duyma gibi duygularınızı etkileyebilir. Cinsel yaşamınız ile ilgili bu tür sorunlar, bu dönemde yaşadığınız ve tedavi sonrası geçen diğer sorunlar gibi zaman içinde geçecektir.
Kolostomili hastaların cinsel yaşam konusunda özel bir kaygıları vardır. Cinsel birlikteliğe hazır olmadan önce kolostomiye alışmaları zaman alabilir. Bazı hastalar bu durumu onların düşüncelerini ve duygularını anlayan bir eşle, arkadaşla veya kaygılarını giderecek bir terapistle paylaşabilirler. Enterostomi uzmanları hastaların cinsel yaşamlarında kolostomiye uyum sağlamalarına yardımcı olabilir. Onların cinsel yaşamlarının devamı için bir takım tedbirler alıp, önerilerde bulunabilir.
Cinsel yaşamınıza yönelik kaygılarınız olduğunu ve bu konuda yardım almak istediğinizi tedavi aldığınız kemoterapi ünitesindeki doktor ve hemşirelere belirtmekten çekinmeyiniz .
izlem
Kolorektal kanser tedavisinden sonra hastaların düzenli takibi çok önemlidir. Kanser aynı veya komşu bölgede tekrar ortaya çıkabilir veya vücudun başka bir yerine yayılabilir. Doktorlar hastalarını yakından takip ederek kanserin geri gelmesi durumunda mümkün olan en kısa sürede onu tekrar tedavi edecektir.
Takipte fizik muayene, gaitada gizli kan testi, sigmoidoskopi, kolonoskopi, göğüs röntgeni, çeşitli kan testleri ve CEA ölçümü yer alır. Sıklıkla ameliyattan önce hastaların CEA düzeyleri yüksektir ve ameliyatla tümör çıkarıldıktan sonra haftalar içinde normalleşir. Eğer CEA düzeyleri tekrar yükselmeye başlarsa, bu kanser geri geliyor anlamına gelebilir. Bu arada diğer testlerde yapılmalıdır. Çünkü bu yükselme kanser dışında diğer nedenlerle de olabilir.
Kolorektal kanserle ilgili kontrollerin yapılması sırasında hastalar diğer kanser tipleri açısından da kontrol edilmek isteyebilirler. Kalın bağırsak kanseri olan kadınlarda meme, yumurtalık ve rahim ağzı kanserlerinin gelişme riski artmıştır. Erkeklerde ise Prostat Kanserinde artış görülür.
Kanser tedavisi gören hastaların az bir kısmında yıllar sonra da yan etkiler görülebilir. Hastalar olabilecek bu yan etkiler konusunda da doktorlarıyla konuşmak isteyebilirler. Böylece hastalar düzenli kontrollere devam ederler ve herhangi bir problem ortaya çıkar çıkmaz doktora haber verirler.
Nedenler ve Korunma
Kolorektal kanser en sık kanserlerden biridir. Kolorektal kanser oluşumu tek bir sebebe bağlanamaz. Çeşitli faktörler kolorektal kanser oluşumunda rol oynayabilir. Kanser bulaşıcı değildir. Bazı insanların kolorektal kanser olma riski diğerlerinden daha fazladır. Aşağıdaki durumlarda risk artmıştır:
Polipler: Çoğu (hemen hemen hepsi) kolorektal kanser, bağırsak poliplerinden gelişir. Polip selim bir oluşumdur fakat bazen kansere dönüşebilir. Poliplerin alınması kanser oluşumunu önlemede en önemli yoldur.
Yaş: 50 yaşın üstü kolorektal kanser riskinin arttığı yaş grubudur.
Aile öyküsü: Yakın akrabalarda bağırsak kanseri bulunması kanser oluşum riskini artırır. Hatta bazı tip kolon kanserleri ailesel geçiş gösterir.
Familial polipozis: Bu kalıtsal hastalık kalın bağırsaklarda yüzlerce polip oluşumu ile kendini gösterir. zamanla bu polipler kansere dönüşebilirler. Tedavi edilmemiş “familial polipozis”li hastalar mutlaka bir süre sonra kanser olurlar.
Diyet: Diyetlerinde yüksek yağ, düşük meyve ve sebze ve düşük posalı gıdalar alanlarda kolorektal kanser görülme riski daha fazladır.
Ülseratif kolit: Bu hastalık bağırsağın iltihabi bir hastalığıdır. Bu hastalarda diğer insanlara göre bağırsak kanseri olma riski daha fazladır.
Araştırmacılar bazı faktörlerin de kanser oluşumunu arttırdığını düşünmektedirler. Örneğin şehir yaşamının kanser oluşumunu arttırdığı düşünülmektedir. Siyah ırkta Kolon Kanseri, beyaz ırkta da rektum kanseri görülme sıklığı fazladır.
İnsanlar bağırsak kanseri olma risklerini azaltabilirler. Örneğin bağırsaklarında polip saptanan birisi doktoru ile görüşerek onun alınmasını sağlayabilir. Yeme alışkanlıklarını değiştirip daha az yağlı yiyecekler yiyebilirler. Fazla yağlı yiyecekler; et, yumurta, kurutulmuş yiyecekler, yemeklerde ve salatalarda kullanılan yağlardır. İnsanlar yiyeceklerindeki posa miktarını artırabilirler. Posalı yiyecekler; kepekli Ekmek ve tahıllardır. Bu konuda diyet uzmanları size yardımcı olabilir.
Sonuç olarak özellikle 50 yaş üzeri insanların bağırsak kanseri konusunda risk durumlarını doktorları ile görüşüp, onların uygun göreceği kontrolleri yaptırmalarında yarar vardır.
Kolon ( Bağırsak ) Kanseri
- Kolon (bağırsak ) Kanseri Tedavisi